17 Nisan 2013 Çarşamba

Nar çiçeğim..


..


Her şey konuşmak kadar kolay mıdır bilmiyorum..
Kimsenin ne istediği belli olmazken, neler düşündüğü neler hissettiği tahminlerimi zorlarken susmak en büyük kaçışmış..
Susmak..
Ne de çok yakışıyordu babaanneme.. Susmasa diyordum bazen, Susmasa konuşsa bana ne düşündüğünü söylese.. Söylemedi.. Söyletemeden, söyleyemeden gitti.. Gitmek ona buna değil en çok sana yakışmadı be "Nar Çiçeği".. Nar dedim ya ne de güzel çiçek açmışlar o minik bahçende..
6 yılın ardından ilk defa o kapıdan içeriye girerken gördüğüm tek fark o küçücük evin tavanlarına biraz daha yaklaşmış olan boyumdu.. O kapı ardına kadar açılırken, içeriye girmek beni zorlayan en büyük etken olmuştu.. İçeri girince ağlayacağımı bilmek bile o kapıdan girmemi zorlaştırıyordu.. 6 yıl sonunda o evin bana tekrardan neler kazandıracağını düşünmeden attım adımlarımı.. Hissettiğim tek şey o kapıların ardında görmek istediğim kişinin olmayacağı.. Hemen girişte o minicik evin çatısına giden merdivenleri görmek acı acı gülümsetti.. En çok da oradan düşeriz diye kızardın bize oraya çıktığımızda.. Halbuki en çok da oraya çıkar bağırır çağırır şarkı söylerdik kuzenlerle.. Bunları düşünürken salona doğru yürüdüm.. Tam ortasına geldiğimde ayaklarımı hissetmediğimi fark ettim.. Ne de çok özlemişim seni.. Yıllarca yabancı bir ev gibi kapalıyken kapılar şimdi sonuna kadar açılmış bir vaziyette.. Kesiyor tüm nefesimi o ev.. Her noktasında bir hatıra görmek ağlatsa mı güldürse mi bilememiş vaziyette kafamdan teker teker geçiyordu.. Bana da susmak kaldı.. Susmak.. En iyi yaptığımız şey değil miydi zaten..
Daha sonra hemen sağdaki o küçük odanın kapısını araladım.. Seninle orada geçen günlerimiz yokmuş gibi aklıma kuzenlerle gülüşmelerimizden ve Gittiğin gün orada henüz uyumuşken ben, rüyama gelip bana sarılıp gitmenden başka aklıma gelmedi bir şey.. Zaten en son orada görmüştüm yüzünü..Rüyamda.. O oda bana sadece senin varlığını değil yokluğunu hatırlattığı için diğer bir odaya gitmek için sessizce kapattım kapıyı ve çıktım oradan..
Bayram sabahları gözümü açtığım ve hemen yeni aldığım kıyafetleri giydiğim odaya giderken adımlarım hızlandı onu fark ettim.. Bir an önce görmek istiyordum..Bomboş evin hatıralarla dolu odası dedim bir an.. Odada tektim ne desem duyulmazdı.. Duyulmazdı gözyaşlarım.. Anlaşılmazdı titrek sesim.. Odanın köşesine baktıkça sana bakıyormuşum gibi mutlu oldum.. Hani namazlarını kıldığın o küçük köşe var ya.. Hani sana "Babaanne oturarak namaz kılmak daha mı kolay?" diye sorduğumda dünya tatlısı gülüşünle aldığım cevabı söylediğin köşe.. Bak şu yazıyı yazarken bu noktada gülümsedim bir tek :) Gülüşün için yazacağım yüzlerce şiir, bir kitaba dönüşebilirdi. Ticaret kafası yaşadığım için kızıyorum şimdi kendime :) Bunu sana söyleseydim "Sen" de gülerdin.. Biliyorum.. Daha sonra o oda içinde her karesine adımımı tekrar atacak kadar dolaştım. Birer birer dökülecek olan hatıraların aklıma gelmesi için her noktaya tek tek bakmam gerekliydi.. Keşke hepsi gelebilseydi aklıma.. Her karesini incelediğimi fark edince ayrıldım o odadan.. Diğer oda bana hiç iyi şeyler hatırlatmayacaktı.. Seni musalla taşında gördüğüm gün o odada uyumuş ve her seferinde aklıma, seni kaybettiğimi kabullendirmeye çalıştığım oda.. Hani kilitli sandığını sakladığın oda.. Dedem kokan anıları küçük bir sandığa sığdırıp yataklarının altına koyduğun, en değerlinin, sandığının olduğu oda.. O odaya hiç girmemiş olmayı istedim kapıdan çıkarken.. Son olarak mutfağın ve bahçenin kaldığını bilmek beni heyecanlandırmaya yetiyordu.. En çok da bahçen.. Mutfağa girdiğimde kahkahalarla karışık gülümsemeler yaşadığım için diğer odadan yanıma korkarak gelen Hülya ablanın surat ifadesinin fotoğrafını çekip odama assam hiç ağlamam herhalde :) :) Eve girdiğimden beri sessizliğimi koruduğum için bu çıkışım onu korkutmuştu :) Aklıma Babaanneme salata yaptığımda bana söylediği o kelimenin beni bu kadar güldürdüğünü söyleseydim dayak yiyecektim biliyordum.. Suratımı düşürerek bir şey yok dedim o mutfaktan çıkana kadar.. Çıktıktan sonra sessiz gülmeye başladım. Can güvenliğim tehlikede olabilirdi çünkü :) Mutfaktan bahçeye açılan kapıya dokunduğumda aklıma Kuzenim Esra ile olan anılarımın gelmiş olması hasebiye bir kez daha sesli gülme isteğimi derin nefesler ile bastırdığım anda yüzüme çarpan rüzgarla bahçeye çıktığımı far kettim. Gözüme ilk ilişen kayısı ağacındaki çiçeklerdi.. O ağacın üzerinde geçen çocukluğuma acı bir kahkaha atasım vardı da önce o en sevdiğimiz Nar ağacını görmeliydim.. Hani o gün, gittiğin gün, oraya gidip saatlerce ağladığım Nar ağacı.. O güne kadar en değerlimi, amcamı ilk defa ağlarken gördüğümü babamın yorgun bakışlarını, halamın "Bak Hatice Annemi nereye götürüyorlar" derken bana sarılmasının saatlerce gözlerimin önünden gitmeyişinde sırtımı dayayarak ağladığım o ağaç.. Keşke dedim.. Keşke şu an burada yaşasam.. Rahmetli dedemin elleri ile yaptığı küçük ama paha biçilemeyecek olan o evde yaşayabilme imkanım olsa.. İnşallah olur bir gün...
Daha henüz bahçede iken beni arayan Sümeyye ablam heyecanla Ev nasıl diye sorduğunda hiç değişmemiş derken dünyanın en büyük yalancısıymışım gibi hissettim kendimi.. Evet ev görünürde hiç değişmemişti de Nar çiçeğim yokken her şey değişiyordu gözümde.. Sen yoksan ev de yok be Nar çiçeği.. Sen yoksun ama Nar'ların var.. Her bir Nar'da, Nar çiçeğinde Sen olacaksın..Evde kokun olmayacak ama elbiselerimde o Nar suyunun lekeleri olacak.. Evde sesin olmayacak ama en çok sevdiğin ortamda, tüm akrabalarla sessizliğine ses katacağımız güzel günlerimiz olacak, bir gün sana kavuşmak umuduyla yaşayacağımız..
O ev  tüm masumiyeti ile gülerken bana, gidiyorum ben deyip kendimi dışarı atmam tekrardan oraya dönüşlerim olacağının rahatlığıydı..

Nar çiçeğim.. Çiçeklerin en güzeli..
İyiki yüreğimdesin..
Dualarım seninle..
Seni Seviyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder