Ramazan ayının en sıcak günlerini yaşarken hayırlı bir program için yolumuz Kayseri'ye düştü.
Dillerimizden düşürmediğimiz, herkese örnek gösterdiğimiz Furkan'ın memleketinde olmak bile bize ayrı bir mutluluk katıyordu.
Bir şehit daha kazanmıştı Kayseri..
Onurlu yolculuğun onurlu şehidi..
Yüreklerin kazandığı en mükemmel şehitlerden..
Fakat üzücü bir nokta vardı ki o da Kayseri'de Furkan Doğan'ı bilenlerin önemsenmeyecek kadar az olması.. İnsanlar değil Furkan'ı bilmek, Mavi Marmara'yı bile bilmiyor..
Ne acı değil mi?
İşte bir gün öncesinde bunları konuşarak Kayseri yolculuğumuzu sürdürdüğümüz Hatice arkadaşımla Cumhuriyet medyanında yürürken uzakta iki çocuğun olduğunu fark ettik..
Baskülle harçlıklarını çıkarmaya çalışan çocuklar olduğunu, Baskülü görünce anladık.
Yaklaştığımızda yanlarında kitaplar olduğunu fark etmemizle "Bu kitapları satıyor musunuz" sorusunu yöneltmemiz bir oldu
"Hayır okuyoruz, satmıyoruz" deyince pek de alışık olmadığımız çocuk satıcılarından olduğunu anlamamız güç olmadı..
Oruç ve Furkan..
İsimlerini duymamızla yüzümüzün ayrı gülümsemesi onların da yüzlerini gülümsetiyordu.
Oruç, Furkan'ın ağabeyiydi.. Sorduğumuz sorulara özenle cevabı veren Oruç'tu. Furkan ise elindeki hikaye kitabını inceleyerek bizi dinliyor, arada gülümsüyor, gülümsediğini de çaktırmamaya çalışıyordu :)
Yüreği güzelim..
Furkan'ın o dünya tatlısı gülüşü üstüne söylenecek en güzel cümleydi, "Kayseri'nin bir FURKAN'ı daha"..
Bunu söyledikten sonra Oruç lafa girdi.
"Furkan mı? Nasıl yani?"
Bunun üstüne "Şehid Furkan'ı tanıyor musun?" diye sordum.
O kadar insan bilmiyordu, Oruç'tan da bunu bilmesini beklemedim elbette..
Ama daha yeni sorumu sormuştum ki hemen
"Şehit Furkan Doğan'ı tanıyorum" diyerek Anadolu Gençlik Derneğine gittiğini ve oradakileri tanıdığını oradakilerin de kendisini tanıdığından bahsetti gülümseyerek, gülümseterek..
Subhanallah dedim içimden..
Ve o dünya tatlılarını sizlerin de görmesini istedim, usulca sordum:
"Fotoğraf çektirebilir miyiz?"
"Tamam" dedi sessizce ve ekledi "Tamam ama ben pek sevmem fotoğraf çektirmeyi"
Kalp kırmadan, Hayır demeden söylerken bunu Telefonu geri çantama attım. Olması gereken gibi :)
Ve artık yanlarından uzaklaşma vaktiydi..
Bir müddet hiç çıkmadı aklımdan..
Rabbim dedim "Sen yardımcıları ol"
O gün Oruç ile Furkan'ı anlatırken arkadaşlara
sürekli orada olduklarını ve okul zamanlarında orada ödevlerini yaptıklarını söylediklerinde daha bir içten dua ettim..
"Rabbim Furkan'ın kaderini yaz alınlarına"
..
aminnnn aminnn aminnn bu ne güzel bir karşılama..
YanıtlaSil